14 Nisan 2015 Salı





SabitFikir orta sayfalarının vazgeçilmezi Kararsız Okur infografiği de, her zamanki gibi, kapak konusunu destekliyor. Oylum Yılmaz'ın hazırladığı ve Sedat Girgin'in resimlediği Kararsız Okur, bu ay dilde ve edebiyatta erkeklik üzerinden cinsel kimlikler meselesine eğiliyor; erkeğin bir kahraman olarak yaratılmasını dert edinen, eleştiren hikayelerin peşine düşüyor.
Ayşe Çavdar ise bu sayıda, EdebiyatDışı'na İzmir Ekonomi Üniversitesi öğretim üyelerinden Olga Selin Hünler'i konuk ediyor; Hünler, erkeklerin bedenlerini yeterince "erkeksi" kılabilmek için, eskiden "kadınca" bulunan yöntemlere başvurduklarını anlatıyor.
SabitFikir'in bu sayısında şubat sonunda yitirdiğimiz Yaşar Kemal'i de özel bir sayfayla anıyoruz. Bu sayfada, nisan sayımıza yazılarıyla katkıda bulunan isimlerin altını çizdikleri Yaşar Kemal cümleleri sizleri bekliyor.

Nisan ayında çıkan dergilerde neler var?

Dergilerin Nisan sayıları yine dopdolu! İşte Nisan
ayında çıkan dergilerin konu başlıkları...

Moda, magazin, edebiyat, çocuk, yemek... Farklı kategorilerde çıkan dergiler mart ayında da içerikleriyle göz dolduruyor. Mürekkep Haber olarak mart ayında çıkan dergileri ve dergi içeriklerini sizler için derledik. İşte mart ayında çıkan dergilerin konu başlıkları...
Sabitfikir Nisan Sayısı çıktı
"Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, kadın-erkek eşitsizliği gibi sorunlar, son yıllara kadar ağırlıklı olarak odağa kadın konularak tartışıldı, incelendi, çözülmeye çalışıldı. Yakın zamanda ise bu konuların yeni bir odakta, sorunların faili olan erkekleri tartışma konusu yaparak incelendiğini görüyoruz."
SabitFikir dergisinin Nisan 2015 tarihli 50. sayısının dosya başlığı, "Edebiyatta Erkeklik Halleri"... Egem Atik dosya yazısında, erkeklik çalışmalarının da etkisiyle artık farklı erkeklik hallerinden söz edebildiğimizi hatırlatıp, "Peki, edebiyatta bu halleri farklı yazarlar, farklı dönemlerde, nasıl anlatıyorlar?" sorusuna yanıt arıyor:
"Erkekliğin tek bir hali, tek bir tanımı yok; kadınlara sahip çıkmaktan milletine sahip çıkmaya, askerlikten cinsel yetkinliğe kadar birçok farklı niteliği bünyesinde barındırabiliyor. Verili erkeklik tanımlarının dışına çıkarak eril iktidarı yitirmek, erkek karakterleri 'kadınsılaşma endişesi' ile, çaresizlikle, hatta ölümle karşı karşıya getirebiliyor. Sonuç olarak, edebiyat eserlerinde erkeklik hallerinin izini sürmek, metinleri daha önce düşünmediğimiz biçimde okumanın kapısını açıyor hiç kuşkusuz."
10'larca Yabancı Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde

19 Nisan Pazar akşamı Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde 10'larca Yabancı isimli sergilenecek.

10'larca Yabancı oyunu 19 Nisan Pazar akşamı Nazım Hikmet Kültür Merkezi Ruhi Su salonunda sahnelenecek. Oyun toplumsal olarak çürümüşlüğe karşı bazen  dramatik bazen traji komik bir eleştiri getiriyor. Oyunun başlama saati 19.30.
Oyun hakkında
"10larca Yabancı", Türkiye’ye geldikten sonra yabancı bir ülkenin toplumsal, siyasal, kültürel ve dinsel bariyerleriyle karşı karşıya kalan bir kadının, Sorina’nın öyküsüdür.  Bu karşılaşmalar her zaman doğrudan doğruya gerçekleşmez. Sorina İstanbul’a seyahati sırasında diğer yabancı kadınlar ve onların öyküleriyle buluşmuş ve yeni deneyimler edinmiştir. Söz konusu kadınlar, onun kamerası önünde poz vermeye ve öykülerini anlatmaya isteklidirler. Biri şarkıcı, diğeri çello sanatçısı iki kadınla birlikte, İstanbul’un sokaklarından birinde bu kadınların öykülerini anlatan Sorina, 10 bölüm boyunca,  her bir öyküyü bir elbise gibi üzerinde denemekte ve bu öykülerin ruhuna uyup uymadığına bakmaktadır.
 Sorina’nın çektiği fotoğrafların sahnedeki panoya yansıtılması yoluyla zengin bir anlatım elde edilmektedir. 
Oyunda Rus, Afrikalı, Çek, İngiliz, Amerikalı, Kolombiyalı, Arjantinli, Alman, Hollandalı ve Romanyalı kadınların öyküleri yer almaktadır. Fakat bu, tek bir kadının öyküsü olarak izlenebileceği gibi benim ya da sizin kendi öykülerimiz olarak da izlenebilir. En nihayetinde hepimiz bir gün bir yerlerde yabancı olabiliriz. Keşif yolculuğu sırasında Sorina, birçok hata yapmış, onu hem inciten hem iyileştiren bir kentte kendi dramıyla yüzleşmiştir.
Tamamı kurgusal bir çerçeveye uyarlanmış da olsa öykülerin tümü gerçektir. Kaynağım haberler, facebook, arkadaşlar ve bana öykülerini anlatmak isteyen diğer kadınlardı. Bazıları deneyimlerini paylaşırken gururluydu, öte yandan bazıları anonim kalmayı tercih etti. Bütün bu öyküler müzik eşliğinde, bazen dramatik bazen de komik ama dokunaklı bir biçimde anlatılmakta ve toplam 1 saat 15 dakika süren bir tiyatro gösterisinde yaşam bulmaktadır.

Oyuncu: Dorina Maria Harangus
Şarkıcı: Işıl Kandolu
Çello: Damla Aydın

Senaryo ve konsept:  Dorina Maria Harangus
İngilizce’den çeviren : Ramazan Güngör
Fotoğraflar: Julia Cooke and Martina Kormaz
Photoshop : Meral Ağar ve İsmail Cem Özkan
Işık tasarımı : Giancarlo Bella
Işık: Mehmet Tekatlı
Afiş tasarımı:  İsmail Cem Özkan

İzmir Kitap Fuarı 20. kez kapılarını açıyor!
İzmir Kitap Fuarı, 18-26 Nisan 2015 tarihleri arasında 20. kez kapılarını açmaya hazırlanıyor.

TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile düzenlenen İzmir Kitap Fuarı,  18-26 Nisan 2015 tarihleri arasında 20. kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. Bu yıl 400 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenecek İzmir Kitap Fuarı’nda söyleşi, şiir dinletileri, panel ve çocuk etkinlikleriyle birlikte 150 kültür etkinliği düzenlenecektir.
Aralarında Süreyya Berfe, Can Dündar, Canan Tan,  Ayşe Kulin, Hakan Günday, İlber Ortaylı, Deniz Kavukçuoğlu, Ece Temelkuran, Ali Kırca, Yüksel Pazarkaya,  Mine Söğüt, Enver Aysever, Haydar Ergülen, Ercan Kesal, Semih Poroy, Zeynep Oral, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu ve pek çok değerli yazar, şair, bilim insanı dokuz gün süresince okurlarıyla bir araya gelecek.

13 Nisan 2015 Pazartesi

VAN GOGH ve TABLOLARINDAKİ İNCELİK



"Gökyüzü camgöbeği mavisi, su kraliyet mavisi, yer leylak rengi. Kasaba mavi ve mor. Sarı gaz lambalarından yansıyan kızılımsı altın tonları yer yer bakır ve yeşil tonlarına dönüşüveriyorlar. Büyükayı takımyıldızına ev sahipliği yapan cam göbeği rengindeki gökyüzünde gaz lambalarından yayılan sarı ışıkla baş etmeye çalışan uçuk yeşil ve pembe tonları dans ediyor adeta. Ön planda ise iki sevgili... " Van Gogh'un kardeşi Theo van Gogh'a yaptığı bir eserini anlatmak için yazdığı mektuptan. 1888 yılının Eylül ayında dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü ressamlarından Van Gogh tarafından yapılan yine dünyanın en ünlü tablolarından biri olan 'Starry Night Over the Rhone' içn bu cümlerleri kaleme alır Van Gogh. 
Van Gogh eserlerine sık sık geceyi ve yıldızları konu etmiş; gökyüzünü resmetmek onun sanatsal pratiğinde hep bir adım daha ileriye taşımak istediği bir tutku olmuştur. Van Gogh bu tabloyu Rhone nehrine yakın bir bankın üzerine oturarak çalışmıştır. O dönem Fransız kasabası Arles'de yaşayan Van Gogh nehrin üzerine yansıyan gaz lambalarını ve yıldızları betimlemiştir. Mavinin en güzel tonlarının yer aldığı bu tablo ilk defa 1889 yılında Paris'te Societe des Artistes Independants'da sergilenmiştir. 

GÜNTER GRASS VE YAŞAR KEMAL



Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Günter Grass, 87 yaşında Almanya'nın Lübeck kentinde hayatını kaybetti. Dünya çapında bir edebiyatçı olmasının yanı sıra edebiyatımızın dev ismi Yaşar Kemal'in de yakın dostu olan Grass, Yaşar Kemal'in ölümünden sonra Cumhuriyet gazetesine 'Tüm insanların Yaşar Kemal'e borcu var' başlıklı bir yazı yazmış ve Türkiye'deki, tüm dünyadaki Yaşar Kemal okurlarına baş sağlığı diliyorum. Ben de çok iyi bir romancının yanı sıra güvenilir bir dostumu, engin yürekli bir yol arkadaşımı kaybettim demişti. Grass 1959 yılında kaleme aldığı 'The Tin Drum' adlı kitabı ile 40 yıl sonra Nobel ödülüne layık görülmüştü. 

Walker Art Center


Hepimiz Marilyn Moroe, Coca Cola ve ruj sürülmüş öpücük yollayan dudaklar gibi artık 20.yy kalsiği olarak kabul edilen, esasında Pop Art akımının imzası olan gelen imajlara aşinayız. 1950'lerde başlayıp 1970'in ilk yarısına kadar süren Pop Art akımı her ne kadar sık sık Amerika ve Batı ile özleştirilse de aslında 60'lardan itibaren dünyayı sarıp sarmalamıştı. Sanat eleştirmenleri sanat tarihindeki diğer akımlara kıyasla Pop Art hareketinin adeta ışık hızıyla yayıldığı yorumunu yapıyorlar. Kısa süre önce Walker Art Center'da açılan ve şimdiye kadar açılan en kapsamlı pop art sergisi olan 'İnternational Pop' adlı sergi akımın küresel boyuttaki etkisini gözler önüne seriyor.Şimdiye kadar açılan diğer Pop Art sergilerinden farklı olarak 'İnternational Pop' akımın sadece Batı 'da değil dünya çapında yayıldığını ve hatta bu akımın hak ettiği değeri görmediğini, aslında sanat tarihinde bir devrim niteliğinde olduğunun altını çiziyor. Fransa, Brezilya, Arjantin, Japonya ve Almanya gibi 14 ülkeden sanatçıların işlerine yer veren sergide Pop Art enerjisinin enerjisi, tanımı ve etkisi yeniden inceliyor. 140 eserin olduğu bu çok renkli sergi ve tabii bir döneme damgasını vuran ve hepimizin belleğinde yer eden Pop Art akımı hakkında daha fazla bilgi için www.walkerant.org

ESER: Evelyne Axell, Ice Cream, 1964